14 Ekim 2018 Pazar

BAĞIMLILIK İYİ HİSSETTİRİR Mİ GERÇEKTEN?


“İyi hissettiren insanlar bağımlılık yapar.” demiş 1900’da doğup 1980’de hayata gözlerini yuman Yahudi kökenli Almanya doğumlu Amerikalı ünlü filozof, psikanalist ve sosyolog Erich Fromm. Bir bildiği vardır herhalde yıllarını psikanalizme adayıp binlerce gözlem ve çalışma yapmış üstadın.
Peki, bağımlılık nedir? TDK’ye göre bağımlılık; bağımlı olma durumu, tabiiyet. Bu tanım bizi bağımlı sözcüğünü araştırmaya götürüyor. Bağımlı ise üç farklı anlamı karşılıyor. Başka bir şeyin istemine, gücüne veya yardımına bağlı olan, özgürlüğü, özerkliği olmayan, tabi ilk anlamı. Bir kimseye veya şeye maddi veya manevi yönden aşırı bağlı olan ikinci sırada ve sigara, uyuşturucu madde vb. kötü alışkanlıklara aşırı derecede düşkün, müptela ise son sırada yer alıyor. Niyetim dilsel çözümlemelere girmek olmadığından daha derine inmiyorum.
Acaba Fromm hangisini kastetmişti? Özgürlüğü olmayıp başkasının desteği olmadan yaşayamayan mı yoksa bir kimseye maddi veya manevi aşırı bağlı olan mı? İlk anlamından yola çıktığımızda çok da olumlu bir sözle karşılaşmıyoruz. Oysaki Fromm iyi hissettirmekten de söz ediyor tümcesinde. Bu durum beni ikinci anlama götürüyor. Birine veya bir şeye aşırı bağlı olan. Üçüncü açıklama zaten maddesel çağrışımlar yaptığı için değerlendirmeye bile almıyorum.
Peki, iyi hissetmekle bağımlı olmak nasıl bağlantılı oluyor ki? Bağımlı, anlamı her ne olursa olsun, olumsuz çağrışımlar sokuyor zihnime. O zaman başka şeyleri mi kastediyor?
Yanında iyi hissettiğimiz birini ele alalım. Onunlayken içiniz huzur doluyor, varlığı güneş gibi aydınlatıp ısıtıyor dünyanızı. Hiç gitmesin, hep sizinle kalsın istiyorsunuz ama ya bu kişi her zaman yanınızda olamayacak biriyse? İşte bu, yandığınızın resmidir. O insanın tiryakisi olmuşsunuz ancak her an sizinle olması mümkün değil, hele bir de başka bir insanın veya insanların müptelalığını gideren biriyse acaba bu iyi hissetmek midir? Kesinlikle hayır. Zaten bağımlı olmak başlı başına bir derttir insana. Örneğin bir sigara tiryakisi belli aralıklarla tüttürmek ister. Bu isteği yerine gelmezse öfkelenir, gerginleşir yani asla iyi hissetmez.
Benim de hayatımda bağımlılıklarım var ve ne yazık ki kurtulmak istesem de kurtulamadıklarım… Madde bağımlılığı bir şekilde halledilebilir. Bunun için birçok ilaç, yardım alabileceğiniz uygulamalar ve doktorlar var ancak ya bir kişinin esareti altına girdiyseniz? İşte dostlarım, bunun ilacı yoktur. Ha diyeceksiniz, zaman en iyi ilaçtır. Fromm’un da sözü ilk bakışta çok havalı ve hoş geliyordu kulağımıza. Demem o ki her özlü söz asla ilk anladığınız biçimde değildir.
Aşkın, tutkunun hiçbir ilacı yoktur. Dert de derman da maşuğun kendisidir ne yazık ki. Karşılıksız aşk yaşarken sürekli bir boşluğa dalıp dalıp gidersiniz. Onunla karşılaştığınızda uzun süredir içmediği sigarasına kavuşmuş bir bağımlı misali anlık rahatlama hissi kaplar benliğinizi. Oh be dersiniz içen de ölüyor içmeyen de ben en azından içerek öleyim ama bir yandan da bilirsiniz ki içtiğiniz sigara sizi süründürerek öldürecek. İşte Platon’ik aşk da böyledir. Sürünmeyi kabullenir, anın tadını çıkarırsınız. Sigara sayısını zamanla artırabilirsiniz ancak aşkınızı hiçbir zaman daha fazla “içinize” çekemezsiniz.
Ve o an gelir. İllaki başkalarının iptilasını gidermek üzere ayrılır yanınızdan. Kanınız çekilir, gözleriniz dolar ama en kötüsü de hiçbir şey diyemezsiniz. Sizden uzaklaştığı her adımda, her anda titremeye başlar, onun boşluğunu yalan şeylerle doldurmaya çalışırsınız ama hiçbir şey onun yokluğunu gidermeyecektir.
Hani iyi hissedecektik? Fromm Baba kandırmış bizi. İyi hissettiren insanlar bağımlılık yaparmış, tamam da biz nasıl kurtulacağız bundan? Yok öyle bir söz patlatıp kaçmak. Bağımlılık güzel şey değildir, hele ulaşamadığınız ve asla ulaşamayacağınızı bildiğiniz bir varlığa bağımlı olmak en kötü kâbuslardan beterdir.
Anlık rahatlamalardansa uzun soluklu ferahlamalar için bağımlılıktan kaçının. Olmayacak kişilere olursanız müptela, yardım etmez size asla Hak Teala. Amin… Hakan TOKDEMİR