“İyi hissettiren insanlar bağımlılık
yapar.” demiş 1900’da doğup 1980’de hayata gözlerini yuman Yahudi kökenli
Almanya doğumlu Amerikalı ünlü filozof, psikanalist ve sosyolog Erich Fromm.
Bir bildiği vardır herhalde yıllarını psikanalizme adayıp binlerce gözlem ve
çalışma yapmış üstadın.
Peki, bağımlılık nedir? TDK’ye göre
bağımlılık; bağımlı olma durumu, tabiiyet. Bu tanım bizi bağımlı sözcüğünü
araştırmaya götürüyor. Bağımlı ise üç farklı anlamı karşılıyor. Başka bir şeyin
istemine, gücüne veya yardımına bağlı olan, özgürlüğü, özerkliği olmayan, tabi
ilk anlamı. Bir kimseye veya şeye maddi veya manevi yönden aşırı bağlı olan
ikinci sırada ve sigara, uyuşturucu madde vb. kötü alışkanlıklara aşırı
derecede düşkün, müptela ise son sırada yer alıyor. Niyetim dilsel
çözümlemelere girmek olmadığından daha derine inmiyorum.
Acaba Fromm hangisini kastetmişti? Özgürlüğü
olmayıp başkasının desteği olmadan yaşayamayan mı yoksa bir kimseye maddi veya
manevi aşırı bağlı olan mı? İlk anlamından yola çıktığımızda çok da olumlu bir
sözle karşılaşmıyoruz. Oysaki Fromm iyi hissettirmekten de söz ediyor
tümcesinde. Bu durum beni ikinci anlama götürüyor. Birine veya bir şeye aşırı
bağlı olan. Üçüncü açıklama zaten maddesel çağrışımlar yaptığı için
değerlendirmeye bile almıyorum.
Peki, iyi hissetmekle bağımlı olmak
nasıl bağlantılı oluyor ki? Bağımlı, anlamı her ne olursa olsun, olumsuz çağrışımlar
sokuyor zihnime. O zaman başka şeyleri mi kastediyor?
Yanında iyi hissettiğimiz birini ele
alalım. Onunlayken içiniz huzur doluyor, varlığı güneş gibi aydınlatıp ısıtıyor
dünyanızı. Hiç gitmesin, hep sizinle kalsın istiyorsunuz ama ya bu kişi her
zaman yanınızda olamayacak biriyse? İşte bu, yandığınızın resmidir. O insanın
tiryakisi olmuşsunuz ancak her an sizinle olması mümkün değil, hele bir de
başka bir insanın veya insanların müptelalığını gideren biriyse acaba bu iyi
hissetmek midir? Kesinlikle hayır. Zaten bağımlı olmak başlı başına bir derttir
insana. Örneğin bir sigara tiryakisi belli aralıklarla tüttürmek ister. Bu
isteği yerine gelmezse öfkelenir, gerginleşir yani asla iyi hissetmez.
Benim de hayatımda bağımlılıklarım
var ve ne yazık ki kurtulmak istesem de kurtulamadıklarım… Madde bağımlılığı
bir şekilde halledilebilir. Bunun için birçok ilaç, yardım alabileceğiniz
uygulamalar ve doktorlar var ancak ya bir kişinin esareti altına girdiyseniz?
İşte dostlarım, bunun ilacı yoktur. Ha diyeceksiniz, zaman en iyi ilaçtır.
Fromm’un da sözü ilk bakışta çok havalı ve hoş geliyordu kulağımıza. Demem o ki
her özlü söz asla ilk anladığınız biçimde değildir.
Aşkın, tutkunun hiçbir ilacı yoktur. Dert
de derman da maşuğun kendisidir ne yazık ki. Karşılıksız aşk yaşarken sürekli
bir boşluğa dalıp dalıp gidersiniz. Onunla karşılaştığınızda uzun süredir
içmediği sigarasına kavuşmuş bir bağımlı misali anlık rahatlama hissi kaplar
benliğinizi. Oh be dersiniz içen de ölüyor içmeyen de ben en azından içerek
öleyim ama bir yandan da bilirsiniz ki içtiğiniz sigara sizi süründürerek
öldürecek. İşte Platon’ik aşk da böyledir. Sürünmeyi kabullenir, anın tadını
çıkarırsınız. Sigara sayısını zamanla artırabilirsiniz ancak aşkınızı hiçbir
zaman daha fazla “içinize” çekemezsiniz.
Ve o an gelir. İllaki başkalarının
iptilasını gidermek üzere ayrılır yanınızdan. Kanınız çekilir, gözleriniz dolar
ama en kötüsü de hiçbir şey diyemezsiniz. Sizden uzaklaştığı her adımda, her
anda titremeye başlar, onun boşluğunu yalan şeylerle doldurmaya çalışırsınız
ama hiçbir şey onun yokluğunu gidermeyecektir.
Hani iyi hissedecektik? Fromm Baba
kandırmış bizi. İyi hissettiren insanlar bağımlılık yaparmış, tamam da biz
nasıl kurtulacağız bundan? Yok öyle bir söz patlatıp kaçmak. Bağımlılık güzel
şey değildir, hele ulaşamadığınız ve asla ulaşamayacağınızı bildiğiniz bir
varlığa bağımlı olmak en kötü kâbuslardan beterdir.
Anlık rahatlamalardansa uzun soluklu
ferahlamalar için bağımlılıktan kaçının. Olmayacak kişilere olursanız müptela,
yardım etmez size asla Hak Teala. Amin… Hakan TOKDEMİR