“Görmemek,
estetik duygulardan yoksunluk getirebilirdi belki; bu işin olumsuz yanıydı. Öte
taraftan ahlaki yönden daha saf bir yanı da beraberinde getiriyordu.
Ayrımların, hiyerarşinin olmadığı aydınlık bir yerin hayali, karanlığın tam da
içinden geçiyordu belki.”
Seran
Demiral, son kitabı Parmak Uçları’nda bizi bambaşka bir yaşamla
karşılaştırıyor. Aslında yaşamın bambaşka yanlarıyla değil de, görsek de görmek
istemeyeceğimiz yanlarıyla yüzleştiriyor dersek daha doğru olur. Günlük hayatta
belki defalarca karşılaştığımız engellilerle. Ama bunu yaparken bize öğretici
bir üslupla ders verir bir biçimde yaklaşmıyor; samimi, gerçekçi ve
sıradanlığın etkileyiciliğiyle içine çekiyor o yaşamların.
Romanda
gençleri ilgilendiren birçok unsura yer verilmiş: Ergenlik sorunları, aile içi
anlaşmazlıklar, gönül işleri, arkadaş dedikoduları, popüler olmanın
getirisi-götürüsü… Bunlar her zaman karşılaştığımız içerikler ancak bunların
arasına ustalıkla doğuştan görme engelli Doğan’ı, sonradan görme yetisini
kaybeden Mert’i ve ortak arkadaşları hiçbir “engel”i olmayan Işık’ı yerleştirip
farklı yönlere çekiyor gençliğin telaşı ve sıkıntılarını.
Ana
karakterlere verilen isimlerin bilinçlice yapıldığını hissettiriyor romanın
gidişatı. Doğan bir anda Işık’ın kötü yaşamına doğup ona kendini bulmasında
rehberlik ediyor; Işık, genç yaşında gözlerini kaybeden Mert’in -kitabın bir
yerinde de belirtildiği gibi- yaşam ışığı oluyor. Mert ise Işık ve Doğan’ın
desteğiyle mert bir biçimde kısa sürede sıkıntılarının üstesinden gelmeyi
başarıyor.
Parmak
uçlarıyla hayatın nasıl görülebileceğinin, anlamlandırılabileceğinin
anlatıldığı değil, yaşattırıldığı bir yapıt Seran Demiral’ın son kitabı.
Kitapta altını çizdiğim o kadar çok bölüm var ki, birini paylaşsam diğerlerine
haksızlık olacak gibi geliyor.
Kitap
sanki devamı var izlenimi uyandırsa da aslında çok güzel bir sonuca bağlanmış.
Yaşamda her an bir devinim, bir değişiklilik olduğunu ve yaşamın bir
sürekliliği olduğu gerçeğini hissettiriyor böyle yaparak. Tabii ki istendikten
sonra seri haline getirilebilir de ama bu haliyle derdini çok daha iyi
anlattığını düşünüyorum.
Her
yaştan okurun, yaş farkı gözetmeksizin okumasını istediğim romanlardan birini
yazmış genç ve usta yazar Demiral. Özellikle empati yeteneğinin bu kadar güçlü
olması kendisini daha da iyi yerlere getirecektir. Yolu açık olsun. Yazımı
kitaptan iki görme engelli gencin konuşmasıyla bitirmek istiyorum:
“Keşke
görme duyum geri gelse de tat ve kokunun ikisi birden gitse. Razı olurdum.”
“Öyle
düşünme Mert. Emin ol, onun da eksikliğini hissederdin. Hem yemeğin tadını
almadan yaşanır mı hiç?”
“İyi
ama görmek en önemlisi değil mi sence de? Sen eksikliğini hissetmiyor musun?”
“Sen
Peru’ya gittin mi hiç?”
“Yoo,
ne alakası var ki?”
“Peru’ya
gitmedin. Peki Peru’yu özlüyor musun?”
Hakan
TOKDEMİR