25 Ocak 2021 Pazartesi

AÇIN PENCERELERİ, UMUDU ALIN İÇERİ





“Tüm insanlık hikâyelere tapar aslında. Bir dine inanmak o dinin hikâyelerine inanmaktır mesela. Birini seviyorsak onunla ilgili kendimize anlattığımız iyi şeylere inanıyoruzdur. Nefret ediyorsak kendimizden, kendimizle ilgili çirkin hikâyelerimiz bizi ele geçirmiştir. Yani anlayacağınız hikâyeler bizim hem çocuğumuz hem annemizdir. Durmaksızın onları doğurur ve yeniden doğarız.” derken “Kapandı Torosların Manzarası” adlı öyküsünde belki de kendi öykü tanımını yapıyor Murat Uzunkaya yayımlanan ilk öykü kitabında. Dili insanı bir diyardan başka bir diyara alırken zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorsunuz. Söylemek istediği çok şey var belli ve sıkmadan, yormadan nakış gibi işliyor demek istediklerini.

“Gidememek” adlı öyküsünde kullandığı “Bir ülke bir çocukta yaşıyor; o çocuk o ülkede yaşayamazken.” ifadesiyle nasıl da yalın ve bir o kadar da etkili anlatıveriyor vatanından uzak düşen bir çocuğun durumunu. “Silgi” adlı öyküsünde “Öğretmenim ben. Çokça tanışmaktır öğretmenlik. Çokça ayrılmak. Çokça duygudur. Çokça sevmektir. Çocuk gözyaşlarıyla ıslanmasıdır gömleğinin. Yüreğinin bir çocuk parkına dönmesidir.” ifadeleri kim bilir belki ben de öğretmen olduğum için yüreğimi delip geçti adeta.

Kitaba adını veren ve kitapta son sırada yer alan “Pencereleri Açın”ı bilinçli mi sona sakladı bilemem ama çok doğru bir tercih olmuş. Öyküdeki karakterin yaşadıkları o kadar iyi kurgulanmış ki kalkıp pencereyi açtım ve daralan ruhumu biraz ferahlatmak istedim.

İlk kitap diye ön yargılı yaklaşmadan okursanız güçlü adımlarla yola çıkan bir yazarı tanıyarak bir iyilik yapmış olursunuz ruhunuza. Kitaptaki 11 öykünün büyük kısmı ilk bakışta karamsar görünse de altlarında hep bir umut olduğunu keşfedecek ve ikinci kez okumaya niyetleneceksiniz. Haydi, açın pencereleri, umudun içeri girmesine izin verin!

 

...................................

Açın Pencereleri”, Murat Uzunkaya, öykü, Duvar Yayınları, İzmir, 2020

 

 

 

SARSINTININ BÖYLESİ DAHA FENA!

 


“Bir şeylerin düzelmeye başladığına inandığın an hayal kırıklığı yaşarsan sarsıntısı büyük oluyor.” diyor Barış İnce son romanında. Baştan sona bu cümleyi kitaba uyarlayarak okudum Barış İnce’nin Sarsıntı romanını. Yapıtta genel olarak hissettiğim tam olarak da buydu: Her an bir şeyler düzelecekmiş, güzel şeyler olacakmış gibi giderken bir anda hayal kırıklığı, derin bir sarsıntı. İnce, son romanında toplumdan bir kesiti arkadaş sohbetinin içine sığdırıyor ama hepimizi derinden sarsarak; arkadaş, eş, güven vb. kavramları yeniden sorgulatıyor bize. Sıradanlıktan uzak kurgulanmış bir cinayet bizi düşünmeye itiyor. Depremlerle sarsıldığımız bir dönemde, depremin açtığı yaralar mı yoksa özellikle güvendiğimiz birinin bilinçlice yaralamaları mı sarsar insanı, düşünemeden edemedim. Sarsılmadan okuyamayacağımız, düşünürken gülüp ağlayacağımız ağlarken düşüneceğimiz ama sonuç olarak sarsıcı bir roman yazmış yine İnce.

Sarsıntı, Barış İnce, roman, Can Yayınları, Kasım 2018, İstanbul.