14 Temmuz 2020 Salı

FARKLI BİR MEKÂNDA OKUMAYA NE DERSİNİZ?


Sloven düşünür Slavoj Zizek’in “Hikâyelerini bilmediklerimizdir, en çok düşman olduklarımız.” sözüne bir kez daha hak veriyorum sevgili Yunus Bekir Yurdakul’un Mart 2020’de Pagos Yayınları’ndan basılan son kitabı Üçüncü Mekân Esintileri’ni okurken. İnsanları tanımadan, yaşadıkları hakkında en küçük bir bilgi sahibi olmadan ne de kolay yaftaladığımız aklıma geliyor birden. Acaba öykülerini bilsek yine aynı düşünür müyüz diye soruyorum kendime. Bence çoğumuz fikrini değiştirirdi. Gelelim kitabımıza. Öncelikle, nedir üçüncü mekân? Yurdakul’un da yapıtında belirttiği üzere kent toplumbilimcisi Ray Oldenburg’un ortaya attığı bir kavram. Teknolojinin egemen olduğu çağımızda evden işe, işten eve koşturan insanların soluklanabileceği farklı alanlar demekmiş. Yurdakul çoğunlukla kendi anılarına, bazen de yakın dostlarının anlattıklarına dayanarak bize yaşamın içinden kısa ama sımsıcak öyküler sunuyor. Öyküleri okurken vaktin nasıl geçtiğini insan anlayamıyor bile. Kâh düşündürürken gülümseten kâh hüzünlendiren anılar insanı içtenliğiyle sımsıkı sarıyor ve kitap bitsin istemiyorsunuz. Yurdakul anıları “Bir Gün, Yolculuk Halleri, Hayat, Okul Dersleri, Bir Gün… Bir Kitapçıda, Niye Erken Ölmüş ki Bunlar, Dilini Denk Al, Eğrisi Doğrusu, İki Düşün, Halk Dersleri, Çay İçin”  adlı ana başlıklar altında sunmuş okura. En önemlisi de emeğe saygıyı sözde bırakmayan bir yazın insanı olması Yurdakul’un. Alıntılarını tek tek belirtip kitabın sonuna da adlar dizini oluşturması da bunun göstergesi. Bu salgın döneminde yüzünüzü gülümseten, bir solukta okuyup bir ömür anımsayacağınız bir yapıt isterseniz alın Üçüncü Mekân Esintileri’ni, kendi üçüncü mekânınızda keyifle okuyun.
“Üçüncü Mekân Esintileri”, Yunus Bekir Yurdakul, anlatı, Pagos Yayınları, Mart 2020, İzmir.