“Gökyüzü gibi bir şey şu çocukluk / Hiçbir yere
gitmiyor.” diye ne güzel de söylemiş Edip Cansever. Gerçekten de yıllar insanı
olgunlaştırıp çoğu zaman ciddileştirse de ufacık bir anının belleğe gelmesi,
minik bir yaşantı hemen götürüvermez mi bizi o her zaman geri dönmek
istediğimiz çocukluğumuza?
Yazar, eğitimci, gazeteci, yayıncı ama en
önemlisi de çocuk yazını dendiğinde aklımıza ilk gelen isimlerden değerli
büyüğüm, öğretmenim Yunus Bekir Yurdakul’un yirmi sekiz farklı sanat, yazın,
düşün insanının çocukluk anılarını derlediği ve “Sadık Uygun Yayınları”ndan
yayımlanan son yapıtı “Saklı Misket Çağları” okuyanı bazen gülümseterek bazense
hüzünle çocukluğuna döndürmeyi başarıyor.
Alanında söz sahibi kişilerin çocukluk anılarını
tüm samimiyetiyle okurken aslında her insanın benzer çocukluk anılarına sahip
olduğunu da fark ediyorsunuz. İster ünlü olsun ister sıradan, herkesin çocukluk
denen, çoğu için cenneti, kimi içinse cehennemi çağrıştıran döneminin
yaşamlarını şekillendirdiğini de anlıyorsunuz. Gerçekten de çocukluğun bir
gökyüzü gibi peşimizden ayrılmadığını, bizimle beraber dolandığını gördükçe
bazen sinirleniyor çoğu zaman da gülümsüyorsunuz.
Böyle değerli derleme çalışmaları yapan
Yurdakul’a da teşekkür etmemiz lazım toplumsal ve sanatsal mirasımızı kayıt
altına alıp şimdiki ve gelecekteki kuşaklarla paylaşmaya kararlılıkla devam
ettiği için. Benzersiz çizimlerini ünlü sanatçı Mustafa Delioğlu’nun yaptığı yapıt,
10 yaş ve üzerine öneriliyor olsa da her yaştan insanın keyifle ve karışık
duygularla okuyacağı harika bir anı derlemesi. Cemal Süreya’nın “Keşke çocukken
fazla mutlu olmayıp birazını da bu zamana saklasaydım.” sözüyle çocukluğun
önemini bir kere daha anımsatarak yazımı bitirmek istiyorum.
“Saklı Misket Çağları”, Yunus Bekir
Yurdakul, anı seçkisi, İzmir, 2024.