7 Temmuz 2024 Pazar

ÇIKARIN SAKLI MİSKETLERİNİZİ

 


“Gökyüzü gibi bir şey şu çocukluk / Hiçbir yere gitmiyor.” diye ne güzel de söylemiş Edip Cansever. Gerçekten de yıllar insanı olgunlaştırıp çoğu zaman ciddileştirse de ufacık bir anının belleğe gelmesi, minik bir yaşantı hemen götürüvermez mi bizi o her zaman geri dönmek istediğimiz çocukluğumuza?

Yazar, eğitimci, gazeteci, yayıncı ama en önemlisi de çocuk yazını dendiğinde aklımıza ilk gelen isimlerden değerli büyüğüm, öğretmenim Yunus Bekir Yurdakul’un yirmi sekiz farklı sanat, yazın, düşün insanının çocukluk anılarını derlediği ve “Sadık Uygun Yayınları”ndan yayımlanan son yapıtı “Saklı Misket Çağları” okuyanı bazen gülümseterek bazense hüzünle çocukluğuna döndürmeyi başarıyor.

Alanında söz sahibi kişilerin çocukluk anılarını tüm samimiyetiyle okurken aslında her insanın benzer çocukluk anılarına sahip olduğunu da fark ediyorsunuz. İster ünlü olsun ister sıradan, herkesin çocukluk denen, çoğu için cenneti, kimi içinse cehennemi çağrıştıran döneminin yaşamlarını şekillendirdiğini de anlıyorsunuz. Gerçekten de çocukluğun bir gökyüzü gibi peşimizden ayrılmadığını, bizimle beraber dolandığını gördükçe bazen sinirleniyor çoğu zaman da gülümsüyorsunuz.

Böyle değerli derleme çalışmaları yapan Yurdakul’a da teşekkür etmemiz lazım toplumsal ve sanatsal mirasımızı kayıt altına alıp şimdiki ve gelecekteki kuşaklarla paylaşmaya kararlılıkla devam ettiği için. Benzersiz çizimlerini ünlü sanatçı Mustafa Delioğlu’nun yaptığı yapıt, 10 yaş ve üzerine öneriliyor olsa da her yaştan insanın keyifle ve karışık duygularla okuyacağı harika bir anı derlemesi. Cemal Süreya’nın “Keşke çocukken fazla mutlu olmayıp birazını da bu zamana saklasaydım.” sözüyle çocukluğun önemini bir kere daha anımsatarak yazımı bitirmek istiyorum.

 

Saklı Misket Çağları”, Yunus Bekir Yurdakul, anı seçkisi, İzmir, 2024.

5 Temmuz 2024 Cuma

SIMSICAK BİR ÇOCUKLUK ROMANI

 


İmrenilecek bir dede torun ilişkisi ve bir turna kuşunun ekseninde şiir tadında bir öykü anlatıyor eğitimci yazar Hatice Demir’in  “Günışığı Kitaplığı”ndan yayımlanan son romanı Günlerden Bir Gün.

Ana karakterimiz Güneş, tatillerini genellikle anneannesi ve dedesinin köy evinde geçiren bir kız çocuğu. Güneş, çocukluk arkadaşlarıyla köyün yakınındaki göl ve çevresindeki ormanda yani doğanın kucağında geçirmiş çocukluğunu. Hayal mi, gerçek mi diye yapıtın sonuna dek sizi düşündüren Gün adında turnamız var bir de. Bildiğiniz gibi turna, kültürümüzde göçmen bir kuş olduğundan haber götürüp getiren bir sembol olarak yer almakta ve bana kalırsa bu kitapta da Güneş’in iç sesi olarak Güneş’in kendisine haber veriyor önceden, bir nevi uyarı sistemi. Güneş’in çocukluk arkadaşlarından ve dedesinin sakat kalmasına neden olduğunu düşünen Umut’a ulaşma çabaları, çocukluk arkadaşlarının insanın hayatındaki rolü, zamanın acıları dindirmekteki önemi yazarın dize tadındaki cümleleriyle sunulurken okura, kâh boğazımız düğümleniyor kâh umutlanıyor kâh belki de kaçırdığımız günlere hayıflanıyoruz.

İnsana huzur veren dili, gerekli yerlerde kullanılan betimlemeleri ve duyguları ölçüsünü kaçırmadan aktarışıyla Demir, ölüm, yalnızlık, çaresizlik gibi zor konuların üstesinden başarıyla geliyor.

Kitap 4, 5 ve 6. sınıflara öneriliyor yayınevinin sitesinde ancak içindeki çocukla bağını hiç koparamayan tüm yetişkinlerin de hem keyif alarak hem de çocukluklarını anarak okuyabilecekleri bir roman Günlerden Bir Gün. Yazımı romandaki filozof dede Kamil Efe’nin şu sözüyle bitirmek isterim: “Her şeyi kaybettiğimizi sandığımız zamanlarda, sahip olduğumuz şeyleri hatırlamak bir armağandır.”

 

Günlerden Bir Gün”, Hatice Demir, roman, Günışığı Kitaplığı, İstanbul, 2024.