Hâlâ
idealist ve öğrencilerine yaşamı sorumluluk aldırarak öğretmeye çalışan
öğretmenlerin olduğuna dair umudu korumamızı sağlayan, muhteşem bir yapıt. Ölü
Ozanlar Derneği’nden beri gördüğüm en iyi öğretmen karakteri. Sözünü ettiğim
kitap, Rob Buyea’nın Altın Kitaplar’dan Eda Aksan çevirisiyle yayımlanan, “Sınıftan
Yükselen Sesler” adlı kitabı.
Küçük
bir kasabada 5. sınıfların yeni öğretmeni olarak göreve başlayan Bay Terupt’un
öğrencileri üzerinde kısa sürede yarattığı etkiyi ve onlara kattıklarını ele
alan kitap, kendilerine ayrılan bölümlerde sırasıyla her öğrencinin kendi
ağzından yaşadıklarını anlatması bakımından da inandırıcı ve özgün bir nitelik
taşıyor. Böylelikle okur yaşananları farklı bakış açılarıyla görme olanağı
buluyor. Ayrıca kitap ay ay bölümlere ayrılmış ve bir öğretim yılında baştan
sona neler yaşandığı net biçimce ortaya konmuş.
Okulu
bir kabus gibi gören Jeffrey, içe kapanık Danielle, yaramaz Peter, zeki ve
çalışkan Luke, sakin Jessica, yaşından büyük hareketleriyle çevresindekileri
yönetmeye çalışan Alexia ve diğerleri… Hepsinin kendi içinde yaşadığı,
bazılarının geç yaşlarda bile baş etmekte zorlanabileceği sorunları var. Ve bir
gün bir öğretmen bu sınıfa geliyor ve ilk andan itibaren elindeki sihirli
değneğin etkisi hissedilmeye başlanıyor. Bay Terupt yaşayarak öğrenme metodunu
bütün alanlarda kullanıp öğrencilerin sorumluluk almasını ve hatalarını da
kendilerinin görmesini sağlamaya çalışıyor. Her öğrenciye farklı yaklaşımlarda
bulunarak başta kendisine ön yargısı olanları da kazanmaya başlıyor. Tabii ki
bunda, çocuklarla bir gün karda oynarken Peter’ın başka bir arkadaşına attığı
kartopuyla aldığı darbe sonucu komaya girmesinin etkisi de yadsınamaz. Bu, yani
öğretmenin beyin sarsıntısı geçirip uzun süre hastanede komada kalması, kitabın
seyrini en çok değiştiren durum ve bunun sonucunda bazı öğrenciler kendilerini
sorgulamaya ve hatalarıyla daha çok yüzleşmeye başlıyor.
Yazarın
inandırıcılığında kendisinin de bir dönem öğretmenlik yapmasının büyük payı
olduğu kesin ancak biliyoruz ki öğretmenlik yapan herkes edebi bir yapıt
oluşturamıyor ve ne yazık ki bir Bay Terupt olamıyor.
Öğretmenler
olarak çoğumuz günlük telaşla bazı değerleri atlıyor, yetiştirilmesi gereken
konuları vermek için çırpınıyoruz. Evet, sistemin bizden beklediği ezberci, çok
sorgulamayan, düşünmekten çok sunulanlardan birini seçmesi istenen öğrenciler
yetiştirmek olabilir ama en önemlisi ve en zoru da sorgulayan, yaparak,
yaşayarak öğrenen öğrenciler yetiştirmek. Ayla Algan’ın da dediği gibi: “Sorusu
olmayan insanlar, her zaman korkutur beni.”
Bu
kitabı salt öğretmenlerin değil herkesin okuması ve farklı bakış açılarının
değerini anlaması dileğiyle. Hakan TOKDEMİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder